12 Nisan 2008 Cumartesi

Dünya Bankası'ndan su uyarısı


Dünya Bankası'ndan su uyarısı

Dünya Bankası yayımladığı yeni bir raporda, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri yönetimlerine gelecekte ciddi bir su sıkıntısı yaşamamak için yatırım yapma çağrısında bulundu.

Rapordaki tahminlere göre şimdiden su sıkıntısı yaşayan bu bölgelerde 2050 yılında kişi başına düşen su miktarı yarı yarıya azalacak.

Dünya Bankası, su miktarındaki azalmanın sorumlusu olarak küresel ısınmayı ve nüfus artışını gösteriyor.

Raporda bölge ülkelerinin su israfını önlemek için daha etkin su dağıtım şebekeleri kurması ve özellikle tarımda kullanılan su miktarının azaltılması gerektiği belirtiliyor.

Bunun için de bu ülkelerdeki suyun yüzde 85'ini sulamaya harcayan çiftçilere daha az su isteyen ve daha çok kazanç sağlayan ürünlere geçilmesi tavsiyesinde bulunuluyor.

Rapordaki rakamlara göre su miktarı ve kalitesindeki azalma şimdiden bu ülkelerin ekonomilerini vurmaya başladı.

Örgüte göre bu yüzden Fas, Cezayir ve Mısır'ın gayri safi milli hasılasında yüzde 1, İran'ınkinde de yaklaşık yüzde 3'lük azalma görüldü.

Dünya Bankası yetkilileri, mevcut su kaynaklarının etkin kullanımı konusunda en iyi performans gösteren ülkelerin Tunus ve Ürdün olduğunu açıkladı.

Bölgedeki BBC muhabiri James Copnall'a göre, bu ülkeler için söz konusu tavsiyeleri uygulamak göründüğünden zor.

Ancak Dünya Bankası yetkilileri, bu ülkelerin gelecekte ciddi sorunlarla karşılaşmamak için artık bu reçeteyi uygulamak zorunda olduğunu söylüyor.

Kaynak: BBC Turkish / 11.04.2008

11 Nisan 2008 Cuma

Satrançta zirveye nasıl çıkılır?



Kasparov Başarısının Sırrını Anlatıyor

Aktif satranç yaşantısını noktalayıp politikaya atılan Kasparov, kısa süre önce Türkçe'ye "Zirveye Çıkan Yol" adıyla çevrilen kitabında başarısının sırrını anlatıyor. İş dünyası, savaş stratejileri ve dünya tarihi ile kendi satranç mücadelelerini harmanlayan Kasparov, satranç bilmeyenlerin de zevkle okuyabileceği bir kitap yazmış. Kariyerindeki tek maç yenilgisi Kramnik karşısında alan Kasparov hem bu maçı hem de diğer kritik maçlarını da eleştirisel bir tarzda inceliyor.

Kasparov "Zirveye Çıkan Yol" Hakkında Yazıyor

Büyük kaşiflerin ve imparatorların zamanı geçti ama hala keşfedecek yeni ve değerli alanlar var. Kendi sınırlarımızı ve hayatlarımızın sınırlarını araştırabiliriz. Ama araştırmaya başlamadan önce, bir haritaya ihtiyacımız olacak.

Karar verme sürecinizin kişisel bir haritasını çıkarmak esastır ve bu kitap, ancak o haritayı oluşturmanın gözlem ve analiz aşamalarının kabaca taslaklarını verebilir. Harita size zihninizin hangi bölümlerini iyi tanıdığınızı ve hangi bölümlerin henüz farkında olmadığınızı gösterir. Güçlü, zayıf ve henüz denenmemiş yönlerinizi ortaya çıkarır. En önemlisi, kendi haritanızı geliştirmeye çalışmanız gerekir. Sizi arkadaşlarınıza, meslektaşlarınıza veya rakiplerinize bağlayan ortak bağlantıları tanımlamaya çalışmak size bir avantaj kazandırmaz. Hepimiz daha yükseğe bakmalı, daha derin kazmalı, temel ve evrenselin ötesine geçmeye çalışmalıyız. Teoride, herkes yarım saat içerisinde satranç oynamayı öğrenebilir ve kurallar elbette ki herkes için aynıdır. Ama ilk kez kuralların ötesine geçtiğimizde ve sadece doğru hareketlerle ilgilendiğimiz başlangıç seviyesini geride bıraktığımızda, bizi piyonunu itmiş herkesten ayıran kalıplar oluşturmaya başlarız.

Elde edilen kalıplar ve onları kullanma mantığı, özgün niteliklerimizle birleşerek bizi eşsiz bir karar verici yapar. Zaman geçtikçe, deneyim ve bilgi yetenek prizmasında odaklanır; yetenek prizmasının kendisi de keskinleştirilebilir, odaklanabilir ve parlatılabilir. Bu karışım, hepimizin sahip olduğu kesinlikle inanılmaz araç olan sezginin kaynağıdır. Onu geliştirerek, daha da iyi bir araç haline getirebiliriz. Burada, biraysel psikoloji ve duygusal yapımızın kararlarımıza yansımasını görmeye başlarız; bu, bir satranç oyuncusunda tarz dediğimiz şeydir.

Kendimiz için hangi tarzı seçeceğimize karar veremeyiz. Kişisel tarz, indirip kurabileceğimiz bir bilgisayar yazılımı değildir. Bunun yerine, sizin için en iyisi neyin işe yaradığını anlamalı ve sonrasında, denemeler ve zorluklarla, kendi yönteminizi geliştirmeliziniz; yani kendi haritanızı. Gerçekte benimle röportaj yapanların, önemsiz alışkanlıklarım yerine sormaları gereken sorula bunlardı: Kendimi nasıl zorluyordum? Kendime hangi soruları soruyordum? Güçlü ve zayıf yanlarımı nasıl araştırıp anlıyordum? Öğrendiklerimi, daha iyiye gitmek, yöntemimi güçlendirmek için nasıl kullanıyordum? Bunlar kendime sorduğum sorulardan birkaçıdır ve bu kitap, kendi cevap arayışımla ilgili dürüst bir açıklamayı sunuyor.

SATRANÇ OKULU

10 yıl içinde evrenin sırları çözülüyor



Melekler ve Şeytanlar'ın CERN'inde evrenin sırları

Dan Brown’un çok satan romanı “Melekler ve Şeytanlar”a da konu olan CERN araştırma merkezi 10 yıl içinde evrenin bütün sırlarını çözecek.

Maddenin ve evrenin oluşumuyla ilgili tarihin gelmiş geçmiş en önemli deneylerine hazırlanan Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü’nün (CERN) İsviçre’deki merkezine girdik. Büyük deneyin ön çalışmalarına tanık olduk.

Bilim tarihinin en büyük deneyini bu temmuz ayında gerçekleştirecek olan Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü (CERN), İsviçre’nin Fransa sınırı yakınlarında bulunan, yeraltındaki gizemli tesisinin kapılarını Milliyet’e açtı. Bünyesinde üst düzey 2 bin 500 bilim adamının görev yaptığı, temmuzdan itibaren de maddenin ve evrenin oluşumuyla ilgili tarihin gelmiş geçmiş en önemli deneylerine hazırlanan örgütün baş fizikçisi ve Bilim Direktörü Hollandalı Jos Engelen.

Direktör Engelen, “Bu deneyler sonunda çok heyecan verici yeni bulguların ortaya çıkacağından eminiz” diye konuştu. Engelen, “Türkiye’nin CERN’e üye olmasının önünde hiçbir engel bulunmadığını” da belirtti.

Bu uluslararası kuruluş, yerin 100 metre altındaki dev parçacık hızlandırıcının faaliyete geçmesiyle ortaya çıkacak sonuçlar nedeniyle, “Dev bir kara delik oluşacak, bu delik etrafta ne varsa içine çekerek yutacak. Belki dünyanın sonunu getirecek” gibi birçok spekülasyona konu oldu.
Engelen, deneyin gerçekleştirileceği Large Hadron Collider (LHC) “Büyük Hadron Çarpıştırıcısı” adlı yeni tesisin halen soğutulma aşamasında olduğunu kaydetti ve LHC için “dünyanın en büyük buzdolabı” ifadesini kullandı.

DEVAMI

11 yaşındaki Can radyoda ‘canının çektiğini’ yapıyor

Daha önce programına Metallica'yı "davet etmesiyle" tanıdığınız en genç radyocu Can, Star Cumartesi'ye verdiği röportajda gündem ve evrenle ilgili önemli konulara değindi...

11 yaşındaki Can radyoda ‘canının çektiğini’ yapıyor

Can Yiğitler henüz 11 yaşında ama akranları gibi sokakta saklambaç oynamak yerine Açık Radyo’da mikrofonun karşısına geçiyor. Can, Can’ı Çeken adlı programda fosillerden küresel ısınmaya karınca kolonilerinden bilgisayar oyunlarına farklı konuları masaya yatırıyor.

‘Can’ın ne çekiyor?’ diye sorsalar, onun yanıtının ‘Patlıcan musakka’ olmadığına artık emin Açık Radyo dinleyicileri. 11 yaşındaki bir çocuğun pek de üzerinde kafa yormadığı, yormayı akıl etmesinin de normal sayıldığı bir dünyada Can Yiğitler farklı konuları deşiyor. Can’ı Çeken’de pilotların giydiği kıyafetin rahatlığından, sivrisineklerden alınan kanla dinozor üretmenin neden saçma bir hayal olduğuna kadar farklı alanlarda kulaç atılıyor.

Can Yiğitler üstün zekalı bir çocuk. Zaten Beyazıt İlköğretim Okulu’nda eğitim görüyor. Kendisini bize anlatmasını istediğimizde uzun boylu laflar etmiyor: ‘Bilgisayar oyunlarını severim, metal müzik dinlerim, Açık Radyo’da program yaparım. Ben buyum.’ Ama o, bu değil elbette. En azından sıradan bir çocuk değil. Can’ı biraz da annesinden, Zeynep Atagül’den öğreniyoruz. Örneğin bir yaşına geldiğinde iki kelimeli cümleler kurduğunu, iki yaşındayken annesinin kopyalanmasını istediğini çünkü annesi işe gittiğinde onun kopyasıyla kalacağını düşündüğünü, yine aynı yaşta markette yiyecek ve içecek ürünlerinin hepsinin son kullanma tarihlerine bakarak sepete koyduğunu...

LAFI BOYUNDAN BÜYÜK

Can Yiğitler dört yaşında ailesinin haberi olmadan kendi çabalarıyla okumayı öğrendi. Kısa bir süre sonra annesinin okumayı öğrendiğini fark ederek yüzündeki şaşkınlık ifadesine bakıp ‘Anne aslında ben daha önceden okuyordum ama kimseye söyleyemedim’ diyecekti. Zeynep Atagül daha dört yaşındayken küresel ısınma nedeniyle üzüntüden uyuyamayan Can’ın bir gün kendisine evrenin büyümesini izah ettiğini anlatıyor: ‘Bana baktı ve ‘Anne kafan karışmasın. Büyümekte olan insan vücudunu evren gibi düşünebilirsin. Evren büyüdükçe gökcisimleri birbirinden uzaklaşıyor’ demişti. Bu örneği verdiğinde tam olarak okuyamıyordu. Uzay ile ilgili bilimsel çalışmaları incelemekten keyif alıyor. Gereksiz karbondioksit gazının sıkışan gazla sıvılaşır esasından yararlanarak sıvılaştırıp sonrasında elektrik enerjisine çevirme projesi aklına geldiğinde 9 yaşındaydı.’

ARKADAŞLARI KONUĞU

Böyle bir çocukken Can, Türkiye Üstün Yetenekli Çocukları Eğitim Vakfı Başkanı Funda Ardıç’ın çabalarıyla bir yıl önce mikrofonun karşısına geçti. Açık Radyo kendisine haftada 15 dakika vermişti. Can’ı Çeken tamamen Can’a aitti. Program süresince onun seçtiği ve ilgi duyduğu konular ve konuklar olacaktı. Konuklar doktor, pilot, profesör, arkeolog olduğu gibi Can’ın sınıftan arkadaşları da olabiliyordu. Can ‘İlk zamanlarda bilgisayar konusunda gerçekten çok şey bilen bir arkadaşımı davet etmiştim. Güzel ve doyurucu bir sohbetti. Yine dinozorlara iki yaşından beri ilgi duyan bir arkadaşım bu canlılar hakkında ilginç bilgiler verdi. Güzel programlar yaptık’ diyor. Konukları arasında Ömer Madra’nın da olduğunu söyleyen Yiğitler, onunla birlikte küresel iklim değişikliği konusuna değindiğini anlatıyor.

Nasıl bir duygu farklı olmak? Buna da elbette mantıklı bir yanıt veriyor Yiğitler: ‘Farkınızı fark etmiyorsunuz çünkü her zaman farklıydınız. Sıradan olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmediğim için bunun yanıtını da veremiyorum.’ Sınıfta hep kendisi gibi çocuklarla birlikte olduğunu, birbirlerinin evlerine gittiklerini belirten Yiğitler, şöyle devam ediyor. ‘Ben sokakta büyüyen çocuklar gibi olmadım hiç. Pişman mıyım, Hayır? Çocuğa ait olan davranışları zaten hiçbir zaman sergilememişim. Sokakta saklambaç oynamaktan ziyade uzayın derinliklerinde başka yaşam formları olup olmadığına takan biriyim’

Metal müzik dinlerim, fantastik kitaplar okurum

Can Yiğitler programa nasıl hazırlandığını ve gündeme ilişkin konuları şöyle anlatıyor:

Programdan önce ne çok fazla araştırma yaparım ne de boş gelirim. Bilmediğim konuları biraz internetten araştırırım, o kadar.

Metal müzik dinlerim. Program biterken mutlaka insanlarla paylaşmak için sevdiğim bir parçayı çalarım.

700 sayfalık kitabı genelde bir haftada okurum. Fantastik macera türünü severim.

Benazir Butto’nun ölümünden sonra Pakistan’ın fazlaca karışacağını düşünüyorum. Şimdi oğlu Bilavel partinin başına geçti ama annesinin yolundan giderse 40 yaşına varmadan o da öldürülebilir.

Tarkan TRT’den yılbaşında 750 bin YTL aldı ve playback yaptı. Ama söylediği şarkıda davul olmamasına rağmen görüntülerde biri davul çalıyordu. Senkronun tutmamasıyla kötü göründü.


ÖZKAN GÜVEN-Star

3 Nisan 2008 Perşembe

Eragon


Eragon, 2006 yapımı ABD yapımı fantastik film.

Film, Christopher Paolini'nin filmle aynı ismi taşıyan filminden uyarlanmıştır. Filmde, Edward Speleers (başrol), Jeremy Irons, Garrett Hedlund, Sienna Guillory, Robert Carlyle, John Malkovich, Djimon Hounsou ve Joss Stone gibi isimler yer almıştır. Yönetmeni Stefen Fangmeier'dir.

Tür : Fantastik / Aksiyon Gösterim Tarihi : 15 Aralık 2006 Yönetmen : Stefen Fangmeier Senaryo : Peter Buchman , Lawrence Konner , Mark Rosenthal , Christopher Paolini (Kitap) Görüntü Yönetmeni : Hugh Johnson Müzik : Patrick Doyle Yapım : 2006, ABD


Oyuncular

Edward Speleers (Eragon) , Sienna Guillory (Arya) , Garrett Hedlund (Murtagh) , Djimon Hounsou (Ajihad) , Jeremy Irons (Brom) , John Malkovich (King Galbatorix) , Robert Carlyle (Durza)

Çok eski zamanlarda, yoksul bir çiftçi çocuğu olan Eragon, bir gün ormanda, ışığı gözü kamaştıran, kocaman bir taşa benzeyen bir yumurta bulur. İlk anlarda, ne olduğunu anlamamanın verdiği şaşkınlıkla para edebilecek bir şey bulduğunu düşünürken taşın çatlamasıyla eskilerden kalma bir mirasın peşini kovaldığını anlayacaktır.

Stefen Fangmeier'in ilk uzun metrajlı yönetmenlik deneyimi olan Eragon, Jeremy Irons ve John Malkovich gibi isimleri barındıran kadrosuyla da dikkat çekiyor.



http://www.eragonfilm.net/